26 Temmuz 2022 Salı

O Güzel Günlerin Özlemi Kor Ateşi Harlamaya Yeter mi?

 Sıla’ya dair en son yazım 2016’da çıkardığı Mürekkep albümüyle ilgiliydi. Sözlerin çok ağdalı olduğunu, Türkçe Pop dinleyicisini zorlayacağını ama Sıla’nın vokal performansının daha üst düzey olduğunu belirtmişim. Nitekim o albüm, döneminde yaşanan bazı talihsiz olayların akabinde biraz güme gitti gibi gelir hep bana. Sıla bir dönem konserleri yasaklanan “ istenmeyen kadın “ ilan edilmişti. Ülkede çoğu şeyde olduğu gibi bunun da sabun köpüğü bir dönem olduğunun bilincindeydim. Hele ki menemende bile kutuplaşan memleket insanının Sıla gibi güçlü bir figürü kenar süsü gibi bırakmayacağına emindim. Öyle de oldu. Sıla o dönemden -bize göre- kolay toparlandı ve akabinde bitmek bilmeyecek özel hayat sansasyonları geldi. Büyü de oralarda bir yerlerde bozuldu, malumun ilanı. Sıla o dönemlerden beri şarkılarıyla değil yaşadıklarıyla ön planda bir figür. Tam da sektörün ve trendlerin kabuk değiştirdiği bir dönem aynı zamanda. Türkçe rap/trap/hip&hop müziğin yükselişe geçtiği, şarkı sürelerinin kısaldığı, akustik müziğin yerini elektronik zımbırtıların ve auto tune’un hakim olduğu esir günlerden geçiyoruz. Sıla, bu araları tekliler, EP’ler ve coverlarla geçirdi. Müziğinin omurgalarından Efe Bahadır ile sahnede yollarını ayırdı. Pandemiler araya girdi derken yeni bir albümle daha kor ateşi harlamaya çalışıyor Sıla!



Öncelikle sonunda söyleyeceklerimi başında söylemek isterim. Bu keko rap dalgasından çok fena illet geldiği için, solo albümlerini beğendiğim ve takip ettiğim birinden 10+ şarkının yer aldığı, akustik soundlu bir albüm duymak açıkçası iyi geldi. Bu bakış açım kimilerine “boomer” gelebilir fakat ben performans müziğinin içinde harman olmuş ve teri o sahalarda kavrulmuş müzisyenlerin etrafında dolaşmayı tercih ettim hep şimdiye kadar. Tadı aldığınızda bırakması zor.

Şarkıcı isimli bu albümün detaylarına girdiğimizde işin rengi elbette değişiyor. Nostaljik yönümüzü yemlemesiyle avantajlı başladığı yarışa maalesef artık nasır tutmuş bazı “ şarkıcı “ özellikleri yüzünden full performans devam edemiyor. Sıla’nın Barbie değil harbiyim hallerini zaten biliyoruz. Fakat bu bıçkın ve melankolik hikaye anlatıcısı rolünden ve sürekli feleğin sillesinden dinlediğimiz nasihatlerden feci şekilde gına gelmiş vaziyette. Sıla birebir olarak tanıştığım biri ve röportajlarından, katıldığı programlardan belli ki şarkılarında yaşadığı hayatı anlatıyor, başka birini canlandırmıyor. Dolayısıyla artık üslubunu eleştirmek bir yerden sonra anlamsızlaşmaya başlıyor. Bu şarkıcının üslubu bu, kabul et, işine gelirse! Hepimiz hayatta iyiyi de kötüyü de yaşıyor ve yaşatıyoruz. Şarkıcı albümünü dinlediğimde, bestelerin son dönemlerde yapıldığını varsayarak, Sıla’nın halet-i ruhiyesinde yeni hiçbir şey olmamış gibi hissediyorum. Halbuki değişiriz, dönüşürüz, özümüz bakidir ama günümüz dönelip durur. Benim dışarıdan gözlemim bu değişim, işe yansımamış. Buna neden değindim, bu albümü 2016 yılına koy o dönemki Sıla şarkıları hissiyatını veriyor. Yakalanmak istenen belki de o eski rüzgardır, bilemiyorum.

Bu koca albümden sadece 2 şarkıyı çok beğendim: Ansızın ve Suskun.

Kalksın Uyuyanlar, Velhasıl ve Sek diğer beğendiklerim. Sezen Aksu ismi arkasına saklanan Sen Ağla tavır olarak hiç beğenmediğim, beste olarak da başarısız bulduğum albümün en zayıf işi bence. Arz’da ise şarkı nakaratta patlayamıyor, vokal melodileri tekdüze kalmış, bir sıkıntı var bu şarkının düzenlemesinde. Keza yine yükselemediklerim arasında Metelik, Mektup, Öpücük ve Kurabiye de var. Altango, Efe Bahadır işbirliğinden ortaya çıkan ve Sıla’dan neredeyse her albümüne bir tane kondurduğu tatta bir şarkı. Yemyeşil ve Başgan da öyle arada sallananlardan, bir yükselip bir alçalıyorum.



Bir önceki albüm için söylediğim zor sözler ve üst düzey vokal performansı eleştirisi bu albümde tersine dönmüş durumda. Sıla’dan alışık olduğumuz şöyle hançere saplanan bir şarkıcılık performansı bulamadım bu albümde fakat sözler çok sakız, slogan. Bir önceki albümdeki formülü tercih edenlerdenim 😊 Sıla özellikle yaylıların cirit attığı düzenlemelerde güçlü vokal performansıyla çok akılda kalıcı işler çıkartabilen bir şarkıcı. Albüm öncesi yayınladığı coverlardan biri olan Rüyanda Görsen İnanma’da buna şahit olmuştuk bir kez daha. Hazır bu albüm öncesindeki tekliler dünyasına girmişken onlara da değinelim kısaca. Ben hiçbir zaman Muhbir’ci olmayanlardanım. Zorlama bir şarkı olduğunu düşünüyorum, duygusu bana geçmiyor. Yalın ile düet yaptıkları şarkı ise daha da itiyor beni. Çok vıcık vıcık gelmişti hala da öyle. EP dönemindeki Karanfil’i ilk dinlediğimde askerdeydim ve “ Sıla nihayet çemberin biraz dışına çıkmış kesin farklı birilerinin parmağı var bu işte “ demiştim ve yanılmamıştım. Pandemi döneminde sessiz sedasız yayınlanan “ İnandım “ benim Sıla’nın ilk 10’una çok rahatlıkla alacağım, anasının ak sütü kadar helal bir işti. Demiştim yukarılarda, yaylı düzenlemeler Sıla ile anahtar-kilit uyumu sergiliyor bana göre.

Şarkıcı albümünün Sıla’nın kariyerinde önemli bir yere sahip olacağını düşünmüyorum. Filler boyutuna indirgemek istemem fakat 15 yıllık Sıla kariyerinin kötü bir kopyası gibi tınladığını söylemeden geçemem. Düzenlemelerin çoğunda Gürsel Çelik imzası var, aslında daha da uçulabilirmiş çünkü Gürsel Çelik’in müzikal vizyonu buna çok müsait ama bu ikiliyi alıkoyan bir şeyler olmuş.

6/10

Albümün yıldızları: Ansızın, Suskun

Mutlaka dinleyin: Sek, Velhasıl, Kalksın Uyuyanlar

Albümün en zayıf halkası: Sen Ağla