26 Kasım 2016 Cumartesi

Belki Bir Gün!

    Erdem Yener, uzun süre bir üretim paylaşmadığı müzik dünyasına Çıplak adlı albümüyle geri döndü. 2008 yılında yayınladığı ilk albümü 'Kirli'  ile gayet şık bir giriş yapmıştı alternatif rock alemine Erdem Yener. Sert sayılabilecek gitar tonları ve karanlık havası ile ilgiyi hak eden bir işti. Belki, albümün hit şarkısı olmuştu. Hatta Erdem Yener'le özdeşleşen tek şarkıydı. Daha sonra reklam filmleri, televizyon ve sinema sektöründeki oyunculuk performansı ile ortalıklarda görünür oldu. İlk albümden bu yana, aradan geçen 8 yılda bir çok insan Erdem Yener'i oyuncu olarak tanıyordu. 2013 yılında piyasaya sürdüğü 'Rüyalar Kızı' adlı teklisi müziğe bir geri dönüş sinyali mi olacak derken onun da devamı gelmedi ve Erdem Yener, kariyerini başarılı bir oyuncu olarak devam ettirdi. Açıkçası, izlediğim birkaç reklam filmi dışında, oyunculuk performansını değerlendirebileceğim bir işini seyretmedim kendisinin. Zaten bu yazının ele alınış sebebi de ne kadar başarılı bir oyuncu olduğu ya da Kemal Sunal'ın veliahtı olup olmadığı değil, yeni yayınladığı albümü... Çıplak!


   Çıplak, 9 şarkıdan oluşan, alternatif rock sularında yüzen ve son 10 yıldır Türkçe Rock Müziği hapis alan arabesk alt yapılardan ve ağdalı alaturka nağmelerden uzak, dinlenilebilir bir albüm. Öyle büyük sözleri ve iddiaları yok. Çıkış şarkısı Gece, albümün hit adayı. Sözü ve müziği, daha önce Özlem Tekin'in albümündeki remixlerinden hatırlayacağımız Gürkan Kömürcü'ye ait ve oldukça başarılı bir şarkı. Ahh, ise fi tarihinde Aylin Aslım'ın sesinden duyup, beğendiğimiz bir şarkıydı. Sahibinin sesi ile de yine güzel ve özellikle orkestrasyonu başarılı tınlıyor. Kaybeden, yine Yener'in ilk albümünden bildiğimiz ve sevdiğimiz bir işti. Yeni düzenlemesiyle de kendini dinletmeyi başarıyor. Hafiften bir Uprising tadı çalıyor damağımıza. Olsun, adlı şarkı Türk Popunun derin klişelerinden olan '' uzaklar-tuzaklar '' klişesiyle başlamasıyla mod olarak beni düşürüyor ve kalanı da pek ısırmıyor. Dünya ve Yangın, tekrar kendini dinletecek bir malzeme vermiyor kulağımıza fakat albümün son dört şarkısına geldiğimizde bir dikkat kesiliyoruz. Aynı, belki de ikinci klibin çekilebileceği başarılı bir şarkı. Hüsran, tatlı meltemiyle kulağınıza bir nefes aldırıyor. Kesinlikle albümün yıldızlarından. Erdem Yener'in şarkıyı, konuşurmuşçasına vokal üslubu içinize işliyor. Oyunculuk performansını, bu şarkıda ses tellerinden de anlayabiliyorsunuz.



 
 
 
Sözün özü, büyük beklentilerle dinlemezseniz tatmin edecek bir albüm Çıplak. Erdem Yener'in müziğinde ise bir ferahlama mevcut. Müzikal ifadesi eskiye göre daha az karanlık. Şarkılar kısa kısa tutulmuş. 31 Dakikalık kısa bir anlatı var karşımızda. Ozan Tügen, etkisi şarkılara işlenmiş. Şarkıcılık performansında ise hala eski formunu koruduğunu gözlemledim.
 
 6.8 / 10
 
Albümün Yıldızları; Gece, Hüsran, Kaybeden
Albümün Zayıfları; Olsun, Yangın
 

12 Kasım 2016 Cumartesi

Uzaya Bir Ki

   Gaye Su Akyol'un ( GSA ) taptazecik, çıtır albümü ' Hologram İmparatorluğu ' dijital aleme düşmüş vaziyette. İlk albümü Develerle Yaşıyorum ile hatırı sayılır bir dinleyici kitlesine ve ilgiye sahip olan Gaye Su, cemiyete alengirli bir giriş çakmıştı. Dış görünüşü ile zıtlaşan vokal oyunları insanların dikkatini çekmişti. Bize ait olanla bizden ırak olanın kenetlenmesiydi yaptığı müziğin bir diğer ifadesi. Sadece tarzı, havası değil Yıllar Yılan, Abbas, Cehennem Meyhanesi gibi iyi şarkıları da vardı bu kızın. Biliyorum, ise barındırdığı anason dozajı ile damardan giriyor ve albümün yıldızını parlatıyordu. Bu değişik başlangıç, güzel yurdumun sınırları ile sınırlı kalmayarak yurtdışındaki birçok festivalde de hak ettiği ilgiyi alıyordu. Gaye Su, bu ilginin farkında olacak ki müziğini çeşitlendirmenin telaşına düşmüştü. Daha etnik bir GSA müziği oluştu günler geçtikçe. Destek yaylılarla değişik sesler arandı, bulundu, çalındı. Netice olarak ikinci albümün Alaturka temeller üzerine kurulacağı kesinleşmiş gibiydi...

   'Hologram İmparatorluğu' günlerdir kulaklığımda. Bazen sevecek gibi olsam da pek ısınamıyorum. Bir çırpıda da harcamak istemediğim için çok kez dinledim. Aylarca emek verilen, üstüne düşülen işleri 5 dakikada yok etmeye bir müzik dinleyicisi olarak gönlüm razı değil.
Ancak... bu albümün üzerinde kafa patlatılası bir yanı yok gibi geliyor. Öncelikle albümdeki haller samimi tınlamıyor. Öyle bir sound çıkaralım ki hem son 10 küsür yıldır Türk Rock'ına sülük gibi yapışan damara hizmet etsin ama aynı zamanda uzaydan, galaksiden dem vuran bohem Karaköycüler de sevsin. Bu ' Ne yardan Ne serden '  kafası albümün her hücresine sirayet etmiş durumda. Gaye'nin vokalleri o nağmeden bu nağmeye salınıp duruyor. Olur olmadık yerde ciğerden vaay, aah çekişler de yaşanan ızdırabın bir yansımasından çok  ' bunun gereği bu ' denilerek yapılmış gibi çınlıyor kulağa. Hani ilk albüm döneminden zaten bunlara alışkınız, eyvallah fakat ' Bu tuttu abi ! ' yardırması dediğim gibi müzikteki samimiyeti öldürmüş. Şarkı sözleri deseniz bir iyi bir kötü... Bazıları gerçekten özellikle dile dolansın, ağza yapışsın diye cımbızla seçilip yazılmış.

'' Sar bi sigara,
  Masaya iki kadeh
  Biraz demlenir kafam
  ve nihayet ''

   GSA'nın pek sevdiği rakı bütün albüme meze olmuş durumda. Bu popülizmin peşinden gidilmesi de yine  ' tercih edilen ' bir durum sanki. Aman abi rakısız olmaz! Millet sevdi bir kere... Türk alternatifinin cikleti olan Uzay dili ve Edebiyatı bu albümde de dozu artırılarak dinleyicinin ' Abi süper bir kafa, rakına ne katıyorsun sen ? ' yorumlarına itinayla sunulmuş. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Vokallere ve sözlere nazaran düzenlemeler, bu albümü kurtarır nitelikte iken onda da neredeyse bütün şarkıların introlarının aynı gitar riffi üzerinden başlaması ve gelen ' 20 dakikadır aynı şarkıyı dinliyorum  ' hissiyatı, ne yazık ki bu konuda da albüme iyi bir puan vermeye engel oluyor.
  
   Güzelliklerden haber ver diyenlere iki şarkı öneriyorum. İlki Nargile, diğeri ise Dünya Kaleska.  Liriksel ve müzikal ifadeler, anlatılmak istenen vs. her şey gayet dozajında ve güzel. Albümün ilk klibi Eski Tüfek de bence başarılı sayılabilecek bir iş. Hologram ve Kendimin Efendisiyim Ben ise bu albümün eh fena değil, moda göre dinlenilebilir işleri arasında yerini alıyor.
  
   Bunlar, albümü dinledikçe şekillenen, benim kişisel zevkim doğrultusunda hissettiklerimin bir tezahürü. Gelgelelim bu albümün Gaye Su Akyol'a fazlasıyla popülerlik getireceği, işlerinin açılacağı, adının daha sıkça duyulacağı aşikar. Tamamen bu amaçlanmasa bile gidilen yol bu. Değişik sentezleri denemenin cesur ve şık olduğunu düşünürüm fakat bu yapılırken müzikteki samimiyet oranı gözden kaçırılmamalı ve bence bu albüm samimiyetle kotarılmış bir albüm değil.

6 / 10

İyi Dinlemeler





   
  


 
  

8 Ekim 2016 Cumartesi

Daha Cesuru Gelene Kadar!

 Ülkenin önemli pop yıldızlarından Murat Dalkılıç ' Epik ' adlı 4. stüdyo albümünü çıkardı. Hatta albüm çıkalı 3 ayı yakın bir zaman geçti bile fakat ülke olarak bunalımlı ve zor dönemlerden geçtiğimiz ve albüm tam da bu dönemin arifesinde çıktığı için biraz güme gitmiş gibi oldu. Halbuki Epik, bulunduğu sektörün içinde ilgiyi hak eden albümlerden biri bana kalırsa. Bu hak edişin en önemli sebeplerinden biri Murat Dalkılıç'ın Popstarlığı elinin tersiyle bir köşeye itip, ' Müzisyen ' kimliğiyle var olma ve kendini böyle kabul ettirme çabası. Albümdeki 1 şarkı hariç geri kalan 11 şarkının sözü ve müziği Murat Dalkılıç'a ait. Bu, alışageldiğimiz pop star diskografilerinde pek sık karşılaşmadığımız önemli bir cesaret örneği. Nihayetinde Epik'i bitirince kulağımızda kalanla aklımıza çalınan aynı ' Epik, bir pop albümü ' fakat mühendisliği başka, işçiliği özenli ve detayları iyi planlanmış bir pop albümü diyerek yukarıdaki yüzeysel özeti genişletebiliriz. Gerek kemik Murat Dalkılıç hayranları gerekse Türk Popunun sıkı takipçileri bunu fark etmekte güçlük çekmemişlerdir diye düşünüyorum. Bir kere bu albümde ' Şu besteciden bir beste alalım da patlayalım ' kafası ürünü bir şarkı yok. Keza A1 şarkı bile yok gibi. A1'ler çıkış şarkılarıdır ve albümün geri kalanı çöp olsa bile o albüme dair hatırlanan tek iş olabilecekleri için önemli şarkılardır, özellikle ticari çıkışlarda bu böyledir. ' Şimdi bir şarkı yapalım da şöyle 12 den vuralım ' olayını pop müzikte yadırgamıyorum. Çünkü pop müzik popülere hitap eder ve satması planlanarak yapılır. Ben kişisel tercih olarak Türkçe Pop Müziğine çok sıcak yaklaşan bir dinleyici değilim ve müzikte nadir kıstaslarımdan biri samimiyettir. Epik ise böyle planların biraz dışında kalmasıyla kafadan sempatimi kazanmıştı zaten. Öte yandan Murat Dalkılıç, pop arenasında bana göre dinlenilebilir albümler yapan ender müzisyenlerden. Öncelikle iyi bir şarkıcı ve sahnesinden seyircisine enerji dağıtıyor. Arabeske çok bulanmadan adabıyla müziğini yapıyor. Çok çalıştığı, bir öncekinin üstüne bir şekilde çıkmaya çabaladığı belli oluyor. Bu da zaten dinleyicide merak uyandırıyor. Dilerseniz bu albümü eksiğiyle gediğiyle şöyle bir ele almaya başlayalım.

   Pembe Panjur, davullarıyla 'Bana İskender Paydaş değdi' diye bağıran, iyi bir introya sahip. Bu düşünceyi Atiye'nin Yetmez adlı şarkısında da hissetmiştim radyoda ilk dinlediğimde.

  Soktuğu Duruma Bak, albümde Murat Dalkılıç'ın mutfağında bulunmadığı tek şarkı. Dansa davet ediyor, yoldan çıkaracak enerjide ilerliyor. Ritim tutmamak, oturarak dinlemek bana göre imkansız. Bunu en son Bir Güzellik Yap da hissetmiştim. Albümün en başarılı şarkısı, çok net. Sözlerini Caner Yemez ve Nesim Yenipazar ortaklaşa yazmış, müziği ise yine Nesim Yenipazar'a ait. Aranjesi ise Öğünç Başara'ya ait. 10/10 !

 Ben Bilmem, yukarıda bahsettiğim A1 şarkısı olarak kullanılmış fakat yine de beklediğimiz A1'lerden değil. Sözleri güzel başlıyor fakat akıp giden müziğe pek ayak uyduramıyor diye düşündüm. Yine de çıkış şarkısı için doğru seçim. Ayrıca görselliği ve gerçekliği bir arada sunduğu klibi başarılı bir iş.

 Daha İyisi Gelene Kadar, yine albümün iddialı şarkılarından. Epik albümünde yapılmak istenileni en güzel şekilde özetleyen işlerden biri. Murat Dalkılıç'ın bu albümdeki favorisiymiş aynı zamanda.

 Cadı Kazanı, bu albümdeki klip şarkılarından biri olmuş. Eğlenceli, yormayan cinsten. Daha Derine'den Yani'nin ekürisi.





    Cahil, albümdeki az sayıdaki slow şarkılardan bana göre vasat olanı. Bir Rivayet değil. Rivayet ise melodisi tanıdık gelse de başarılı bir şarkı olmuş. Bu şarkıyı başka birinin sesinden duysaydım ' bunu kesin Murat Dalkılıç yazmıştır ' dedirtirdi. Bu arada bu iki şarkı da Daha Derine albümündeki baladlara kıyasla zayıf kalmış. Slow şarkıların üzerine pek düşülmemiş anlaşılan.

  Feriştah ve Hanım Köyün Kavalcısı, bence albümün en zayıf ikilisi. Pişmanlar Romanı, detayları güzel planlanmış, oynak bir şarkı. Catchy olacakken olamıyor gibi ama yine de radyolarda, klip çekilirse kanallarda bolca döneceğini hissettirdi. Dinleyicinin damarına kolay girebilir.

 Boya Gitsin, eşi Merve Boluğur ile düet yaptığı tatlı bir şarkı. Albümün içinde sırıtmayanlardan.

 Sonsuz Olsan, romantik sularda yüzen ve albümün gidişatından uzakta,akustik tınılara sahip. Kapanış şarkısı olarak düzenlemesinde başka cilveler yapılabilirmiş diye düşündüm.


  Bu albümün en önemli eksiklerinden biri bana kalırsa albümün dijital platformlara geç düşmüş olmasıydı. Belli bir süre kadar ne Spotify'da ne de Youtube kanalında gözükmedi ve bunun nedeninin ülkenin yaşadığı sıkıntılı dönemler olduğunu umuyorum. Bunun yanında Murat Dalkılıç söz yazarlığında kendini bir tık daha geliştirmiş gibi, yetmez ama evet diyelim. Farklı sözcüklerle yeni anlamlara kapı aralanmış fakat zayıflıklar da göze çarpıyor. Bunun sebebi ise sanatçının önceki albümlerinde popüler bestecilerden beste almış olması. Murat Dalkılıç kendi kulvarında bana göre başarı bayrağını önde taşıyan isimlerden biri. Muadillerden farklı bir vizyonu olduğunu düşünüyorum. Başarıyı, kliplerin aldığı tıklar ile ölçmeyi seven ana akım dinleyicisine hitap etmeyen bir albüm olduğu için eleştirilere zaten hazırlıklı olunmuştur. Bu albüm, pop müzikte biraz olsun değişik soundların peşinde koşan kitleyi memnun edebilir. Özetle müzikal olarak bence Murat Dalkılıç cephesinde ilerleme var, sözleri de biraz cilaladık mı bu iş tam oldu demektir.


Albümün En İyisi: Soktuğu Duruma Bak
Öne Çıkanlar: Daha İyisi Gelene Kadar, Ben Bilmem, Cadı Kazanı ve Rivayet
Albümün Zayıf Halkaları: Feriştah ve Hanım Köyün Kavalcısı

21 Haziran 2016 Salı

Dolunay, Harbiye ve Şebnem Ferah

   İşbu yazı bahsi dönecek olan konserden 3 gün sonra kaleme alınmış ve tüm hisleri kalbimden süzülerek yazılmıştır. En son bir Şebnem Ferah konserine gideli 2 küsür sene geçmişti. Ferah'ın Harbiye konserlerine şahitlik etmek için bütün isteğim ve zamanım uydu. En yakın arkadaşımla biletleri alıp Harbiye'nin yolunu tuttuk. Konser, kadına şiddete dikkat çeken temasıyla kliplenen Ya Hep Ya Hiç ile başlamıştı. İlk dikkatimi çeken elbette elinden yıllardır düşürmediği gitarı ve kıyafeti olmuştu. Kıyafeti başarılı buldum, giriş performansını da. '' Taksim'de Birileri Var '' diyerek direnişe bir selam çakmayı ihtimal  etmeyen Ferah, konser başlangıcında en son yayınladığı OD albümünden şarkıları seslendirdi. Seyirci kitlesi homojen değildi ve onlar Ferah Klasiklerini dinlemek için sabırsızlanmışlardı. OD albümünde en sevdiğim Girdap çalınmadan bu fasıl kapatıldı ve daha akustik bir oturuma geçildi. Koltuk, avizeler ve halı ile daha samimi bir atmosfer oluşturuldu ki bence başarılıydı. Akustik bölümde daha önce başka isimlerin albümlerinde okuduğu şarkılara da yer veren Ferah, Değirmenler ile kalbimizi çalarken, Nur Yoldaş coverı Saki ile olayı kopardı. Gece boyunca tanıklık ettiğimiz şahane vokal performansı bu şarkı ile zirve yapmıştı adeta. Dinleyenlerin zaten aşina olduğu ekibe bu bölümde çellosuyla Çağ Erçağ da katılmıştı, ne de iyi yapmıştı. Çello bu bölümde en çok Masum Değiliz'e yakışmıştı. Akustik bölüm yeteri kadar gönüllere ve zihinlere dinginlik verdiği için '' Klasikler '' bölümüne geçildi ve bu aşamada elbette açılış introsuyla kıyameti koparan Ben Şarkımı Söylerken ile yapıldı. Mayın Tarlası, Çakıl Taşları, Can Kırıkları, Sigara, Sil Baştan, Yağmurlar, Fırtına, Bu Aşk Fazla Sana ve diğer klasik ardı ardına çalındı, hep bir ağızdan söylendi eşlik edildi. Yaklaşık 3 saat sahnede kalan Ferah, yıllar geçmesine rağmen sesinden çok bir şey kaybetmediğini bütün Açık Havaya kanıtlamış oldu. Epey pişkin bir Harbiye gecesi, sayesinde Ferah'ladı. Keza görseller ve diğer sahne şovları da en azından beni tatmin etmeye yetti. Tekrardan bu müzikal ziyafeti yaşamak için 2017 Harbiye gününü beklemeye başladım şimdiden.


Not: Konserde beni tek eksik hissettiren Vazgeçtim Dünyadan' ın çalınmamış oluşu.

31 Mayıs 2016 Salı

Mürekkep'ten Damlayanlar

  Sıla geçtiğimiz günlerde büyük iştah ve merakla beklenen 6. stüdyo albümü Mürekkep'i dinleyicilerin beğenisine sundu. Tahmin edildiği üzere kelimelere hükmeden kadın yine tüm şarkıların sözlerini kendisi kaleme almış, müziklerde ise Efe Bahadır, Fatih Ahıskalı ile ortaklıklar var. Genel Sıla albümlerinin çizgisinden aman aman taşmayan fakat kendi içinde yine çeşitliliklere sahip bir albüm olmuş. Şarkıların her biri ayrı hikaye o yüzden hepsini bir çuvala koyup değerlendirmek yakışık almaz diye teker teker üşenmeden hissiyatımı dökeceğim. İzninizle.

 
  Münferit, bittiğinde ağızda hoş bir tat bırakan aman aman iddiası olmayan, suya sabuna dokunmayan bir şarkı. Biraz Klasik Sıla tipi ' Koyuver Gitsin ' şarkısı olmuş.


  Afitap, albümün çıkış şarkısı. Sıla'nın albüm çıkış şarkılarını vasat buluyorum ekseriyetle şaşmıyor bu durum keza Afitap'ın hissettirdiği de böyle oldu. Mutlaka albümde başka inciler vardır dedim. Müzik fıkır fıkır, kemanlar darbukalar arabik tonda sevişiyor fakat Sıla'nın üzerine oturttuğu sözler şarkıyı düşürmüş. Pek beğenmedim bu şarkıyı ve gözlemlediğim kadarıyla Sıla'nın negatif tepki alan ilk şarkısı bile olabilir.


  Ziyan, davul ataklarıyla ben bir İskender Paydaş düzenlemesiyim diye bağıran albümdeki beğendiğim işlerden. Vokaller de pek iyi bu şarkıda.


  Günaydın Sevgilim, Sıla albümlerinin vazgeçilmezi olarak yaylıların cirit attığı şarkılardan. Sanki şarkının hikayesi başka, yaylıların dillendirdiği başka gibi tınlıyor ama kötüye yorulmayacak cinsten bir ayrılma bu. Tamamlayıcı bir yerde. Doyurdu beni epey.




  Kurşun, bana göre biraz heba olan şarkılardan. İyi niyetli bir girişe sahip, hit bir şarkı olacak diye beklentiyi yükseltiyor fakat olamıyor. Sebebi ise Sıla'nın nakaratı biraz düşük tutması bana göre. Şarkı kopmamış bunun yerine kafiyeyi ve anlamı denk tutayım derken terazisi kaymış. Elde kalan ise tekrar kendini dinletiyor ama ısırmıyor pek.


  Müstehcen, sözler ile müziğin birbirini yakalama telaşından ötürü eksik kalan şarkılardan.

  Can Dostum, kesinlikle albümün en başarılı iki şarkısından biri olmuş. Sözler, vokaller, orkestrasyon, düzenleme her şey çok çok başarılı. Sıla albümlerinde çizgi dışına çıkan şarkılar mutlaka olur bu da o kadrodan. Bir önceki albümde de Reverans az biraz öyleydi. Düzenlemesi için Ozan Bayraşa'yı tebrik etmek gerekiyor. Şarkıyı dinlerken bir şey var sizi çepeçevre saran, isimsiz. Olduğunuz yerden sürüklüyor sizi başka alemlere. Etkisi budur. Bravo!


  Engerek, yine nakarat melodisi aslında tam olayazarken bir şey frenliyor şarkıyı. Sözler! Albümün genel akışında olduğu gibi ' Klasik Türkçe Pop ' adabında yazılmamış sözler var. Dile dolanması kolay olmayan, karakteristik sözler. E Sıla yazıyor herhalde öyle olacak ancak şarkıdan hit beklentisi olmamalı.


  Bırak, bu albümde en sevdiğim işlerden biri oldu. Sözleri vurucu, keskin, deliyor deli. Müziksiz dinlense bile insanın içine işler bir de Sıla'nın hafif sallantılı vokali ile iyice kopmuş kayış. Çok başarılı buldum.


  Yan Benimle, nihayet Sıla'dan beklenilen türden iç yakan bir ağıt karşılıyor bizi. Sözler yine çok fazla başarılı iken akıp giden müzik önceki muadillerinden ayırıyor şarkıyı. Aslında Hala, Issız Ada ve bir çok Sıla şarkısının güzel bir karışımı bile diyebiliriz ancak bir karışımdan fazlasını veriyor. Büyük ihtimalle ikinci ya da üçüncü klip bu şarkıya gelir ve her yerde duyarız. Dipnot olarak vokal performansı yürek dağlıyor bu şarkıda Sıla'nın.


  Albüm genel gidişat ve kelime işçiliği bakımından bana Vaveyla albümünü hatırlattı. Vaveyla da Sıla'nın en zor albümü olarak bilinir. Dili ağırdır. Bu albümde de öyle. Bir çok şarkı Sıla'nın kalemine takılmış, zorlaşmış, komplike bir hal almış. Sıla bilindiği üzere sözcük haznesi geniş, dinleyicisini şarkılarıyla büyüten, eğiten bir müzisyen. Dinleyicinin mutlaka bilmediği kelimeleri çekip çıkarıyor ve merak duygusunu perçinliyor. Yine Sıla sözlükleri, kitapları, heybesini fazlaca aşındırmış ve kendini de yenileyerek yeni kelimeler, anlatım ifadeleri çıkarmış gün yüzüne. Ancak bu durum dinleyici nazarında her zaman olumlu karşılanmayabiliyor. Ayarı iyi tutturmak şart. Neticesinde Sıla bugün herkese hitap eden bir müzik yapıyor olsa bile esas kitlesi Türkçe Pop dinleyenler. Onların Sıla'dan beklentileriyle Sıla'nın onlara verdiği bu albümde -bana göre- mükemmel bir uyum içerisinde değil, doku uyuşmazlığı yaşanabilir.

   Diğer dikkat çekmek istediğim noktalardan biri de Sıla'nın vokal performansını bu albümde diğerlerine oranla kat kat güçlendirmesi. Vurguları, esleri bile olaydır zaten ancak bu sefer daha bir üzerine düşülmüş vokal melodilerinin, vurguların. Yırtıyor sözcükleri. Bu da şarkıları daha dinlenilir kılıyor. Öte yandan albümün yüksek tempo, majör şarkıları biraz zayıf kalmış. Reverans, aslında bir önceki albümden iyi bir örnekti. Elde kalan Afitap  beni pek doyurmadı. Düzenlemeler anlamında  albümün bir falsosu yok hatta sürprizleri bile var diyebilirim. Kulağımda nedendir bilinmez Yan Benimle introsunda ve akışında bir Portishead, Müstehcen'de ise Ibrahim Maalouf tadı kaldı Enteresan benzetmeler oldu evet.

  Mürekkep, Sıla albümleri içerisinde zor bir yere sahip. Sırasını kestiremiyorum. Benim gözümde bir Yeni Ay değil. Yeni Ay'a nazaran daha bir aşık, daha bir depresif, daha melankolik buldum. Vaveyla kadar akustik olmamasını bu albümün artısı olarak notlara düşüyor ve Sıla'ya yeni albümünde bol satışlar ve konserler diliyorum.

Albümün Yıldızları: Yan Benimle, Can Dostum, Bırak , Günaydın Sevgilim
Albümün Zayıfları:  Müstehcen, Kurşun, Afitap.
 
 
 
 
 
 
 

30 Mayıs 2016 Pazartesi

İnsanı Gaza Getiren 10 Özlem Tekin Şarkısı

Türkçe Müzik literatüründe ' Özlem Tekin Gazlaması ' ya da ' Özlem Tekin Enerjisi ' diye bir olay vardır. Piyasanın ağır aksak, depresif, melodram işlerinin aksine deyim yerindeyse özgüven depolamak ve kendimize gelmek için açar dinleriz. Sanırım Özlem Tekin'i Özlem Tekin yapan meziyetlerin arasında bu durumu da saymak gerek.


 YOL ( ÖZ / 1998 )

' Kır zincirleri utansın cümle alem ' cümlesi ile bünyede ' kime neymiş ? ' krizi yaratan, sanatçının elektronik müzikle ilgilendiği döneminden kalma, her bir cümlesi hayat felsefesi yapılası şarkısı.    


 DAĞLARI DELDİM ( TEK BAŞIMA / 2002 )

Bugünün azılı feministlerinin ' uyanış ' şarkılarından biri. Konserlerde kızlı-erkekli hep bir ağızdan ' Erleri yendim kız başıma ' demek ise hiç yadırganası bir durum değil. Tekin'in en minimalist albümünde yer alır.


DENE ( 10,9,8,7,6,5,4,3,2,1,0 / 2005 )

Kısa ve öz ' dene ve yap ' diyen, kural tanımaz zıpır bir Tekin klasiği. En başarılı albümlerinden biri olarak görülen ' Geri Sayım ' albümünde yer alır.





YAR BANA VARMADI ( KİME NE / 1996 )

Tekin'in diskografisinde en beğenilen ve ona popülerlik kazandıran şarkılarından biri. Hırçın-pop olarak isimlendirilebilecek müziği ile size varmayan yarın ağzını burnunu dağıtmanız olası, aman dikkat! :)


KARGALAR ( KARGALAR / 2013 )

' İntikam soğuk yenen bir yemektir ' temalı sözleri ve kaosa sürükleyen vokalleri ile kıyameti nakaratta kopan nefis bir şarkı. ' Cesedine tükürsem mi ? ' derken ki çatırdama kulaklardan kolay kolay silinemeyecek.


GEZEGEN-X  ( 10,9,8,7,6,5,4,3,2,1,0 / 2005 )

Acayip işler yapmayı pek bir seven sevgili Tekin'in diskografisindeki en uçuk şarkı desek yeridir sanırım. Özhan Deneç ortaklığı ile yapılan şarkıda Deneç'in payını da es geçmemek gerek.





 HEP YEK  ( TEK BAŞIMA / 2002 )

Yıllar geçmesine rağmen lezzetinden, tatlı isyankarlığından hiç ödün vermeyen hem eğlenceli hem de dik başlı bir Özlem Tekin şarkısı. Kulaklığınızda ' Hep Yek ' çalıyorsa kalabalıkların arasında yürürken size özgüven patlaması yaşatabilir.



BANA Bİ'ŞEY OLMAZ ( BANA Bİ'ŞEY OLMAZ / 2010 )

' Bu geceden başlayıp boş vericem ben! ' diyen birine hangi çılgın zincir vurabilir ki ? Kim onu inadından, yolundan döndürebilir ? Sanatçının kendini epey özlettiği dönemde çıkardığı albümde yer alır.


 
 
 
 

 DEĞMEZ ( 10,9,8,7,6,5,4,3,2,1,0 / 2005 )

 Tüm Özlem Tekin Külliyatındaki en kallavi sözlere sahip, sanatçının deyimiyle kafaya balyoz gibi inen sounduyla, iliklerinizde hissettiğiniz gitar düzenlemesiyle Türkçe sözlü Rock müziğin bana göre en başarılı şarkılarından biri.



KIYAMET ( KARGALAR / 2013 )

Şarkının bulunduğu albümü komple bu listeye dahil etsek yeridir ama benim gözümde bu konuda en sivrilen şarkılardan biri de Kıyamet'tir. Eşlik etmesi zor, söylemesi yürek isteyen amma da zor bir şarkı yahu. Ancak dinlerken ' aaarrrğğğğh ' diyerek kayışı koparmanız işten bile değil.




7 Nisan 2016 Perşembe

Böyle Biraz Daha Güzelsin

  Çalkantılarla, dağılmalarla, birleşmelerle, inişlerle, çıkışlarla koca bir 25 yılı geride bırakan Kargo grubu ' Değiştir Dünyayı ' adını taşıyan 11. stüdyo albümlerini geçtiğimiz günlerde çıkardı. Kargo deyince konuya girmeden bir es vermek gerekiyor. Türkçe Rock Tarihi köklü bir geçmişe sahip değildir. 60'lı, 70'li yıllarda Anadolu ezgileriyle harmanlanan hali dışında '' Batılı tınlayan ''  Türkçe Rock müziğinin filizlenmesi 90'lı yılların başına tekabül eder ve bu filizlenmenin en önemli meyvelerinden biri de Kargo grubunun o yıllarda yakaladığı başarılı çıkışıdır. Birbirini izleyen kalburüstü albümler yayınladıktan sonra 2001 yılında dağılma kararı alan grup, 2004 yılında bir fireyle tekrar bir araya gelmiş ve tarihinin en popüler dönemlerini yaşamıştı. Toz pembe günler çok sürmemiş grup anlaşmazlıklar sonucu tekrar parçalanmıştı. Grubun iki önemli elemanı Koray Candemir ve Serkan Çeliköz kendi yollarında akmaya karar vermişlerdi. Geriye kalan Kargo ise taze kan arayışına Mirkelam ile çözüm bulmuş fakat bu birliktelik beklendiği üzere çok sürmemişti. Ekle - çıkar yöntemiyle müzikal denemelerine devam eden grup bu dönemde çok başarılı çıkışlar yapamamıştı. Sıkı bir müzik dinleyicisi ve iyi bir Kargo fanı olarak bu geçiş döneminden kulağımda kalan tek şarkı Kehribar'dı. Oldurana kadar devam eden Selim Öztürk ve Burak Karataş ikilisi Kargo'yu ayakta tutmaya çalışıyordu. İkilinin de bu süreci çok parlak anılarla hatırladığını sanmıyorum. Bir yandan kemik kargo hayranlarının Mehmet Şenol Şişli (MŞŞ) ve Koray Candemir ısrarı, diğer yandan yeni elemanlarla yaşanılan doku uyuşmazlıkları derken bugün dinlediğimiz bu albümde bu kaostan biraz olsun çıkıldığını ve Kargo'nun kendini toparladığını görüyorum.

   Öncelikle bu albüm eksikliklerine rağmen gözümde ' olmuş ' bir albüm olarak kulaklarıma kazındı. Grubun bel kemiğini oluşturan MŞŞ'nin sözleriyle ve varoluşuyla gruba dahil olması sevindirici bir gelişme. Öte yandan sihirli parmaklarıyla grubun hep gizli kahramanlarından olan Serkan Çeliköz bu albüme mucize dokunuşlar yapmış. Kemik Kargo'dan geriye bir tek Koray Candemir'in eksik olduğu bir ekip oluşmuş. O eksiği de gruba dahil olan Haluk BB gayet güzel kapatmışa benziyor. Genel olarak Kargo'nun 90'lardaki sounduna neredeyse yakın bir albüm tasarlanmış fakat o dönemlerin kötü bir kopyası olmamış. Sözlerdeki rock'n roll çok estetik bir dille aktarılmış. Üstelik bazı gruplardaki gibi üzerlerinden akmamış. Zorlama bir vaziyet gözükmüyor. Kargo zaten tarihinde hiç öyle alaturka, arabesk rock denemelerinde bulunmamış sayılı gruplardan biri. Albüm tatlı bir isyankarlıkla beraberinde güzel baladların da aralara serpiştirildiği bir albüm olmuş.
  
 

 
    Değiştir Dünyayı, Muse esintileriyle albüme güzel bir giriş yapıyor. Sanırım sıkı bir Muse hayranı olan Serkan Çeliköz dokunuşuyla bu şarkıya yönünü vermiş. Aynı zamanda sıkı bir konser şarkısı olmuş. Böyle Daha Güzelsin, albümün ilk klip şarkısı olması iddiasını omuzlarına yüklenmiş ve bu iddiayı kaldırabilecek potansiyele sahip bir iş. Şarkı bitimindeki vokal kırılması da hoş bir final yaratmış. Derya, yine sevileceğini düşündüğüm başarılı sözlere sahip bir şarkı. Fanus, gitar rifflerini ve akışını en sevdiklerimden oldu. Bir Selim Öztürk klasiği diyebiliriz bu şarkı için. Hayır Bugün Ölmeyeceğim ( Helikopter ) ise Burak Karataş klasiği davul ataklarıyla temposu epey yüksek zıplamalık bir şarkı olmuş. Burak Karataş'ın bu ataklarını Kargo'nun her şarkısını adı gibi bilen biri olarak nerede duysam tanırım. Kendi stilini oluşturabilmiş bir adamdır. Yine bu şarkıda Haluk BB'nin vokal performansını da beğendiğimi söylemek isterim. Aşkın Yollarında'yı o kadar da ısırmadım. Solosuyla aslında albümün sonuna doğru beklediğim kompleks yapıyı biraz olsa verse bile yeterli bulmadım. Süslü Kalp ise bana seksenlerdeki Glam Rock - Bon Jovi dönemlerini çağrıştırdı. Kargo evveliyatında zaten Bon Jovi etkisi hep vardı. Albümün kapanışını ise sözleriyle 100 metre öteden MŞŞ  şarkısı olduğunu belli eden Melezbahçe yapıyor. Koy Yalnızlık Mevsimi'ne, Sevmek Zor'a ya da Yarına Ne Kaldı'ya sırıtmaz. O ayarda çok kaliteli bir iş olmuş. O dönemki işlerine göre biraz daha ince ve mizahi bir dille taşlıyor bu sefer MŞŞ.

    Gelelim bu albümün zayıf yönlerine. Bir kere gitar sesini her köşesinden rock'n roll akan bir albüme oranla kısık buldum. Rock diye bir şey memlekette yokken oldukça cesur ve sert tonları mevcuttu Kargo'nun. Burada rock = distortion'ı kökle zihniyetinden yola çıktığım düşünülmesin. Sadece şarkı sözlerindeki iddiaya ben gitar tonlarını biraz zayıf buldum ama yine de beğendim. Bunun dışında albümde kompleks şarkı yapısı neredeyse yok. Bir konsept belirlenip onun üzerinden ilerlendiyse onu anlayışla karşılamak gerek ama müzikal zenginliği geniş bir geçmişten gelindiğinde bu tarz kıyaslamalar kaçınılmaz oluyor. Bir çok dinleyicinin hala Koray Candemir ısrarı sürmekte. Artık gerek yok iki taraf da yolunu çizmiş ilerliyor. Son yıllarda efsane gruplarda yeni bir akım haline gelen Reunion tarzı işlere uzak bakılmamalı ama. Belki bir konser için böyle bir şey düşünülebilir. Her neyse bu albümün sesi yüksek vokallerine Haluk BB çok iyi oturmuş diye düşünüyorum. Emeği geçenlerine eline sağlık. Kargo '' Böyle Biraz Daha Güzel '' !

Albümün en iyisi: Böyle Daha Güzelsin

Öne çıkanlar: Değiştir Dünyayı, Melezbahçe, Fanus, Derya, Hayır Bugün Ölmeyeceğim

1 Nisan 2016 Cuma

Koray Candemir ve 'Son'

 Türk Rock müziğinin önemli seslerinden Koray Candemir, en son 2013 yılında Yarım Kalan isimli ikinci solo albümünü yayınlamıştı. Bu albüm büyük iddialar barındırmadan bir ' yeniden merhaba ' albümü niteliği taşıyordu. Nitekim kendi kitlesiyle buluştu ve bu kitle tarafından olumlu tepkiler aldı. Aradan geçen üç yılın ardından geçtiğimiz haftalarda yepyeni bir single digital platformlarda yerini aldı. 'Son' isimli bu şarkının sözleri Koray Candemir'e, düzenlemesi ise yine Koray Candemir ve Okay Aynur imzası taşıyor. İçerdiği bir doz melankoli ve soundu ile Yarım Kalan albümüne rahatlıkla girebilecek bir şarkı olmuş. Yeni bir albümün habercisi gibi algıladığım bu singleın iddiasını biraz zayıf buldum. Altyapıda yakalanmaya çalışılan derinlik ve boşluk hali başarılı fakat sözler aynı oranda vasatı aşamıyor. Sanki vokal melodisi biraz arızalı gibi tınlıyor kulağa. Sonuç olarak yeni bir albümün öncesi yayınlanmış bir single iddiası var ise muhakkak başka bir seçim yapılabileceğini düşündüm. Böyle bir iddia olmadan piyasaya sürüldüyse de şarkıdan nasıl bir reaksiyon almayı beklediklerini merak ettim. Şarkının sahibi Koray Candemir meslekte 20.yılına girdi, elbet bir bildiği vardır diyerek bu konuyu çok kurcalamak istemiyorum fakat bu şarkının harika işlerle dolu Koray Candemir Diskografisi'nde biraz sırıttığını söylemeden de edemeyeceğim. Olmasa da olurdu bir iş çıkmış ortaya kanaatimce.

27 Şubat 2016 Cumartesi

Kalpten Hikayeler


   Sofar performanslarından  sonra sosyal alemde günden güne konuşulmaya başlanan Kalben’in kendi adını taşıyan ilk albümü bu ay içerisinde dinleyicileri kucakladı. Pek sevip, çabuk ısındığımız Kalben hakkında genel titreşimler zaten ‘ Kalben mi ? Alır yürür o ‘ şeklindeydi.  Beklentiler yanıltmadı ve Kalben daha çok taze olmasına rağmen kendinden artık albümlü bir müzisyen olarak bahsettirmeye başladı. Bahsi geçen albümde 13 şarkı var ve bunların 12 ‘sinin üretimi bizzat Kalben’in kaleminden ve hislerinden çıkma. Şarkıların ilk hissettirdiği, sahibinin ismi ile müsemma oluşları. Her biri içten, kalben, hayat akışımızda bizleri meşgul eden sıradan öykülerden oluşuyor . Bunu bazen mizahi bir dille bazense yaşanırken ki sızı halinin yoğunluğunu vererek sunuyor.  Bazı şarkıları teker teker ele aldım.


 Çorap ‘ , bana göre dinleyicinin ruh haline göre şekillenip dinlenecek bir şarkı. Esasında mız mız bir melankolisi var fakat ‘ Neden istiyorsun uzaklara gitmemi ?‘ gibi kısık sesli bir isyan da barındırıyor. ‘ Saçlar ‘ , albümün ‘A1’ formatındaki ilk klip şarkısı. Diğer Kalben şarkılarında olduğu gibi anlatım dili alışılagelmişin biraz dışında fakat dinleyiciyi çabuk kucaklayacak bir halde. Çıkış şarkısı olarak çok doğru bir seçim.  ‘ Gürcan Keltek ‘  yönetmenliğinde çekilmiş güzel de bir klibi var.  Büyük kareleri yok akıyor şarkı gibi klip de.  ‘ Sadece ‘ , beni Kalben’le buluşturan köprü şarkı olduğu için anlamı diğerlerinden bir tık daha fazla gözümde. Kendi halinde yuvarlanırken sıkılıyor ve dikleniyor karşıdakine. Sonu ise buruk bitiyor, olsun yine de epey leziz bir düzenleme olduğunu düşünüyorum. İkinci klibi değil de üçüncü bir klip gelirse bu şarkıya bekliyorum. İkinci klip bana kalırsa biraz daha hareketli ve matrak bir şarkıya çekilecek gibi. ‘ Fırtınalar ‘  mesela tatlı bir aşk şarkısı. ‘ Atlarıyla geldi ordular gitmiyorum ‘ diyerek direnen bir kadın var. Aşkın en yangınlı halini sempatik bir dille aktarıyor. İçindeki tatlı kırılmalar lezzetini artırmış bu şarkının. ‘ Taşikardi ‘  albümde düzenlemesini en başarılı bulduğum şarkılardan biri oldu. Şarkıların akustik tınılarına alışmış Kalben’in kemik kitlesi yeni düzenlemeleri biraz yadırgamış. ‘ Biz onu gitarıyla sevdik  gibi bir söylem var ama yine severek dinlediklerinden eminim. Bu da değişik bir versiyon olmuş oldu fena mı ? Kalben zaten akustiğini her zaman söyleyebilir bizlere, her neyse ben bu durumdan hoşnutsuz değilim. ‘ O Ye Bebek ‘ ise hoşnutsuz kirli konuşmalardan hoşlananların seveceği en başarılı işlerden biri olmuş. Albümde bir de Kalben’in gitarını eline alıp öttürdüğü bir ‘Haydi Söyle’  var ki insana böyle bir şarkı vardı ve aslında dinlenebilirdi dedirtiyor. Ağız ekşitmeye meyilli dinleyici kitlesinin sayısını düşündüğümüzde gerçekten cover riskli bir iş fakat Kalben bu işin altından da başarıyla kalkmış. Şarkının kişiliğine zarar vermeden onu  Kalben Sound’a taşımış, iyi de yapmış.


 

  Büyük iddiaları yok, telaşsız, bir yere koşmuyor Kalben’in müziği. ‘Ben’im demiyor ama dinlendiğinde bence bir ‘  Vay değişik ve sade ‘  dedirtiyor. Zaten dinleyicinin onu bu denli tez bağrına basıp sahiplenmesinin nedeni hasretlik çektiğimiz bu sadelik. Sadece şarkıları değil kendisi de bir hayli öyle. Şatafatsız ve ne için orada olduğunun farkında. Bir iki konuşmasına ve röportajına denk geldiğinizde dingin ama esasında söyleyecek çok fazla sözü olan birisi olduğunu anlıyorum.  Umarım daha nice seslerde, nice nefeslerde ve sözlerde buluşuruz. Teşekkürler, Kalben.

Albümün öne çıkanları: Saçlar, Çorap, Sadece, Haydi Söyle