26 Nisan 2020 Pazar

Melankoli Havuzunda 1 Saat

Can Güngör 5 yıllık albüm arasına ' Sular Dar '  albümü ile son verdi. Bu süre içerisinde yayınladığı teklilerle, Melike Şahin ve Ceylan Ertem gibi kadın müzisyenlerin albümlerine uzattığı el ile ortamlarda arkasından hoş bir seda bıraktı. Yeni albümünü dinledikten sonra yayınlamış olduğu tekli çalışmalara ve ilk albümü Silik Düşler'e tekrar bir dönüp bakma ihtiyacı hissettim. Müziğinde herhangi bir değişim yaşanmış mı, enstrümanlar arası yolculuğu nereye savrulmuş, sazı sözü şimdi nereden sesleniyor işte bunlar hep merak...

Öncelikle yeni albüm içerisinde daha önce yayınlanmış bazı şarkılarla beraber 15 şarkıdan oluşuyor. Bu önemli bir birikim. Üretmiş, ürettiğini yayınlamaktan çekinmemiş olmasını müziğine dair iddialı bir bakışın temsili gibi hissettim. Gün geçip yeni işler yaptıkça müziğindeki kalitenin her geçen gün daha olgunlaştığını duyuyorum. Soundu bana daha oturmuş ve emin geliyor. Tabi yine bu albümle beraber çok çeşitli enstrümanların, kendi yarattığı melankolik havuzda serbestçe dolaşmasına izin vermiş. Müziği zenginleştikçe duyum zevki de artmış. Aslında bu tarz melankoli pek benim havalarım değildir, zor beğenirim. Son yıllarda da önünü alamadığımız bir melankolik damarın varlığını da gördükçe daha bir titizleniyorum dinlerken. Tam da bu noktada Can Güngör'ün müziğinin, vokaliyle ve şarkı sözleriyle yaşadığı uyuma tanıklık ediyorum ve evet bu maruz kaldığımız o damardan biraz daha farklı, daha üzerine düşülmüş, daha sahici diyebiliyorum.



Bu albümde eksik gedik yok mu her şey mi 10 numero 5 yıldız diye soranlara evet bu albümde hit şarkı eksikliğini söyleyebilirim. Mesela bir Yalnız Ölmek bu albümde yok. Ben Can Güngör'ü Yalnız Ölmek ile tanımış ve o vasıtayla takibe almıştım. Yalnız Ölmek ayarında daha güçlü duyulan 2-3 iş daha olsaymış çok leziz olurmuş. Güneşsiz/Sular Dar'ın içinde Büyük Ev Abluka'dan tanıdığımız Canavar Banavar & Nilipek karşımıza çıkıyor. Albümün sonlarına doğru gelirken birden daha heyecanlı şarkılar duyduğumu ve kendi halinde başlayan albümün sonlara doğru başka bir pencereden selam yollamaya çalıştığını görüyorum ve artırıyorum.

Şarkılara dair puanlamam şöyle;

Kendime Öğütler 7 Sesini Ver 7 Dışarıda Kış 8 Bahçeden Çocuk Sesi Gelmiyor 7
Ağustosta Akşamüstü 8 Aslanın Ağzı 6 Canım Bir Ses Arıyor 6 Bugünlerde Bir Şey Var 7
Bu Sular Derin 6 Yelkenlerim Sana Doğru 7 Güneşsiz / Sular Dar 7 Kasımda Açan 7
Teselli 8 Revolte 8 Hodgy 8

Albümün Yıldızları: Dışarıda Kış, Ağustosta Akşamüstü, Teselli, Hodgy, Revolte
Mutlaka Bir Şans Verin: Kendime Öğütler, Yelkenlerim Sana Doğru, Kasımda Açan
Isırmayanlar: Canım Bir Ses Arıyor, Bu Sular Derin, Aslanın Ağzı.

7,1 /  10

26 Mart 2020 Perşembe

Corona Günlerinde Türk Alternatif Müziği ve Kaçıncı Yenileri

Selamlar,
Bloga uzun süredir yazı girişi yapmıyordum. Hem uzun yazıp etkileşimi azalttığım için hem de uzun süredir yeni işler dinlemediğimi fark ettiğim için yazacak çok matah bir şey bulamadım. Özellikle üçüncü dalga olarak adlandırılan işlere pek vakit ayırmadığım fark edip bu izolasyon günlerinde biraz Türkçe Alternatif müziğe bir kulak vermek istedim. Benim onları ötelediğim zaman diliminde bu gruplardan bazıları almış başını gitmiş, salonlar doldurup sold out kıvamına erişmişler. Aslında ilgimi çeken de tam da bu kısımlar oldu ne yazık ki. Yahu ne oldu da bu kadar etkileşimi yakalayabildiler ve ben bu sırada neyi dinlemekle meşguldüm ki bu geçiş sürecine sıkı bir müzik dinleyicisi olarak tanıklık edemedim diye meraklandım. Günlerdir gerçekten sayısız albüm dinledim, özellikle yabancısı olduğum bir grupsa kronolojik olarak tüm işlerini dinleyip bu bağlamda bir before & after analizi yapmak istedim. Spotify'da  en popüler 5 şarkısını dinleyip yüzeysel bir fikir edinmekle girişmedim bu yazıya anlayacağınız. Tabi, kendimizi nimetten saydığımızdan değil, verilen emeğe saygıdan ötürü tüm bu çaba.

Dijital platformların hayatımızı dönüştürdüğüne dair çokça yazı yazıldı, bir şeyler söylendi. Bu dönüşüm beraberinde üretimdeki yapımcı baskısını ortadan siliverdi. İsteyen istediği müziği yapabilme özgürlüğüne sahip tabi eğer isterse... Bu özgürlük sayısız grubu aramıza kattı. Dolayısıyla dinleyicideki hep bir alternatif var bilinci tüketim hızıyla birleşince bırakın albümün tamamını dinlemeyi, şarkının introsu ve maksimum ilk nakarata kadar olan kısımda şarkıya dair görüş belirginleşiyor ve tamam/devam oynuyor dinleyici. Bunu çokça belirtme ihtiyacı hissediyorum çünkü müzik dinleme alışkanlıkları şarkıların aranjesine, süresine kadar etkimeye başlamış durumda. Nasıl olsa alternatifi mevcut diye pek ısınamadığı bir işin peşinde koşmayı anlamsız buluyor artık dinleyici.

Bazı gruplar apayrı bir yazının başrolü olmayı hak edecek bir ivmeyle devam ederken bazıları da haliyle beni ısırmıyor, tek cümleye sığıyor verdikleri hissiyat. Gelelim Covid-19 günlerinde üçüncü dalga müzisyenlerimizin kısa kısa özetlerine;

Can Kazaz: Pamuk gibi bir ses, güzel besteler. Sakin ya da sakinleşmek istediğim bir anıma çok yakışıyor şarkıları. Tavsiye ederim. Takipçisi olacağım isimlerden. Favorim; Yirmi Yedi, Aydan Gelen Fil, Sürsün Bahar ve Hezeyan ( ft. Sansar Salvo ) 

Yüzyüzeyken Konuşuruz: İlk çıktığı zamanları hatırlıyorum da süksesi boldu. Şarkılar çok dolanırdı arkadaşlar ortamlarında. Bir çok gruba da ilham oldukları kesin ( kendileri bir Büyük Ev Ablukada esintisi gibi dursa da ) . Sound yıllar içinde daha stüdyo işine dönüp, piyasaya dönükleşmiş. Eski amatör tadın getirdiği lezzetin kaybolduğunu düşünenlerdenim. Zaten Kaan Boşnak'ın şarkıcılığı beni hiç ama hiç kesmiyor bu arada...

No Land:  Bu arkadaşların müziğini dinlerken aşırı sıkıldığımı itiraf ediyorum. Bütün albüm tek bir şarkının 10'a bölünmüş hali gibi. Sound, sözler, vokal her şey o kadar iddiasız ki next next next diye bağırıyor tüm diskografi.

Adamlar: En merak ettiğim 2-3 gruptan biri de Adamlar'dı. Açıkçası her çıkardıkları albümle müzikaliteyi yırtmışlar ve daha iyisini ortaya koymuşlar. İlk albümle son albüm arası dağlar kadar bir fark var. Ve kesinlikle Türk Alternatif müziğinin en sağlam albümlerinden biri olmuş Dünya Günlükleri. Komple öneriyorum bu albümü.  Takipçileriyim bundan kelli!

Ekin Beril: Coverlarını ve oluşturmaya çalıştığı müzik dünyasını uzaktan sevip takip ettiğim biriydi Ekin. Birkaç single ile birlikte ilk albümü Dualite'yi de sindirdim bu arada. Albümün genel havası çok ortalama ilerliyor ve aslında yapmak istediği daha değişik bir işmiş fakat onun kenarından dönülmüş hissiyatı uyandı bende. Daha sonrasında dinleme isteği uyandıran 2-3 şarkı oldu ne yazık ki. Favorilerim; Ha-Ha, Uzayın Dibi, Biraz Sussana.

Dolu Kadehi Ters Tut: Çok beğendiğim işleri oldu. Soundda stabilite konusunda ısrar etmemeleri ve değişimi hakkıyla yapabilmeleri ile saygımı kazandı. Favorilerim; Siz Bana Aldırmayın, Yapma N'olursun, Aldattın mı, Anamız Babamız Yok Deriz, Aklım Hep Firarda. 

Sena Şener: Değişik bir vokal performansı, geleceği en açık seslerden birisi. Bu kalabalığın içinde kendini ana akıma ve ileriye taşımayı başaracaktır. Distortion sesine yakışıyor! En son çıkardığı Teni Tenime sağlam tınlıyor. Favorilerim ise İnsan Gelir İnsan Geçer, Ölsem, Sevmemeliyiz. 

İkiye On Kala: İlk albümleri amatör bir ruhla ve iyi niyetlerle hazırlanmış fakat gündelik hayattan kesitler sundukları şarkı sözleri biraz vasat. İkinci albümleriyle üzerindeki ölü toprağını silkelemiş gibi duruyorlar ama onda da beni heyecanlandıran bir iş yok. 2020 yılında çıkardıkları single ise önerebileceğim tek işleri; Kafamda Kentsel Dönüşümler 

Canozan: İyi besteleri var ve bir şarkıcının varlığını hissettiriyor. Müziğini daha radyo dostu bir hale getirip ana akım normlarına uygun hale getirirse kitlelerle daha çok buluşacağını düşünüyorum. Fakat bu haliyle birbirinin aynısı tınlayan onlarca grubun içinde sıradan bir yere sahip olur gibi geliyor. Bir de feat yapmayı sevdiği aşikar ama featleri biraz başarısız işler gibi geldi bana, bilemedim. Feat kafası daha iddialı olmalı diye düşünüyorum bir müzik tüketicisi olarak. Favorilerim; Dünyaya, Haydi Deney22, Tarlabaşı Blues, Sar bu Şehri ve Baktın Olmuyo ( ft. Deniz Tekin )

Simge Pınar: Daha iddialı bestelerle müziğini daha çok dinlenilebilir bir formata getirebilir. Fazla iddiasız gözüküyor ama potansiyeli mevcut bence. Favorim; Güzel Şeyler. 

Nova Norda: Bu dalganın içinde müzikal enerjisini en sevdiğim isimlerden kesinlikle. Enerjik, iddialı ve heyecanlandıran bir tarafı var. Biraz da cesareti sırtlanırsa çok daha leziz bir hale bürünecektir. Favorilerim; Çıktım Bi Yola, Kuzeye Kaç, Kim Üzdü Seni, Varım!

Yok Öyle Kararlı Şeyler: Müziklerinde herhangi bir heyecan verici ögeye rastlamadım. Ne sözler ne müzik ne de vokal bu işe pek sarılmıyoruz biz abi hissiyatı uyandırdı. Eksi puan...

Son Feci Bisiklet: Bir tek son albümlerini sıkılmadan dinleyebildim. Farklı bir müzikalitenin peşinden koşmaları hoş. Daha iyi şeyler gelecektir bence. Bu Kız fena değil! Son albümden ise 80!

Brek: İlk olarak 22 Şubat gecesi Tuğçe Şenoğul'dan önce çıktığında canlı dinlemiş ve cool bulmuştum. Show yönü yüksek bir ekip var. Şarkılar da keza kendini dinletiyor. Takipçisiyim!



Ufuk Beydemir: Son dönemlerde pek iplenmemesiyle üzüldüğümüz türkçe rock tarzına hizmet etmeye devam etmesiyle kafadan +1 ile dinledim şarkıları fakat pek beklediğimi bulduğumu söyleyemem. İlk albüm Sevda Gibi, kesinlikle ikincisine ( Kristal Oda ) oranla daha derli toplu duruyor. Daha komplike şarkı yapılarına yer vermeli. Bu haliyle aynı şarkının gitar tonları bir kısılmış bir açılmış haline kirli bir vokalle eşlik ediyor görüntüsünden öte duyulmuyor. Bir de sürekli aaaağ diye bağırmaması rica olunur, bir şeyi güzel yapmanız bunun ısrarını içinde barındırmamalı. Favorilerim; Ta-da, Kendimce Biriyim, Gerçek Nerede. 

Sedef Sebüktekin: Biraz arada kalıyorum Sedef'i dinlerken. Kayboluyorum çok iyi iş ve farklı bir ritmden sesleniyordu aslında. Bu havalardan çalsa ya?

Prenslerin Öcü: Yüzde gülümseme uyandıran sözler :) Başka bir yorumum yok.

Jakuzi: Dinlemediğim her geçen güne koca bir NALET! Bu süreçte tanıştığıma en heyecanlandığım gruplardan biri kesinlikle.Türkçe müzikte aradığım karanlığa kavuştum. Favorilerim; Koca Bir Saçmalık, Ne Teselli Ne Avuntu, Bir Düşmanım Var, Şüphe!

Deniz Tekin: İlk çıktığında çok hevesle takip ediyordum fakat son işleri beni çok fazla heyecanlandırmadı. Kendisi de bir problem olduğunun farkında gibi geliyor bana. Kalben ile benzer zamanlarda aynı iddiada parlamalarına rağmen Deniz kariyerini pek önemsemeyen dağınık bir görüntü çiziyor. Kredisi çok o ayrı. Favorim; Beni Bul, Böyle!

Kaç Canım Kalmış: Dinlerken epey eğlendim! Çok sağlam işleri var. İlk albümlerini bir çıt daha beğenmiştim ama ikincisi de bu dalganın yüz aklarından. Favorilerim; Doymadınız, Tepsi Şeklinde, Kahvaltı, Oraletler.

Melek Mosso: İlk çıkardığı singleları başarısız denemeler olarak görmüş ve cover şarkıcısı olarak damgalamak üzereyken henüz diyecekleri olduğunu yüksek sesle söyleyen EP'si yayınlandı. Beklemediğim bir gol yedim diyebilirim. Söz yazarlığını ve besteciliğini daha iyi ifade edebildiği işler var bu EP'de. Favorilerim; Olmaz mı, Tatsız Ziyaret, Tükettim.

Nilipek: Huzur... Dinlediğim en iyi coverlardan birinin sahibi aynı zamanda. Favorim; Havada Bir Hinlik Var. 

Can Güngör: Sesine, sözüne, müzisyenliğine büyük saygı duyduğum adam. Müziğindeki soğuk ürpertiyi kapıp üşümeden yola devam etmek zor. Favorilerim; Yalnız Ölmek, Uçurumlardan, Dışarıda Kış! 

Melike Şahin: Sessiz sedasız, dipten derinden büyük bir kalabalık halinde geliyor. Tutmuyor, tutamıyor beraber tutuşmaya devam diyoruz. Melike Şahin bu akımın en iyi söz yazarı ve bestecilerinden biri ve kesinlikle ayrı bir yazının başrolü olmayı hak ediyor. Yine de favorilerimi söyleyeyim; Sevmek Suçsa Suçluyum, Geri Ver, Kara Orman! 

Bubituzak & Lalalar: Ortak özne Ali Güçlü Şimşek'in elini değdirdiği her işi merak ediyoruz. Bubituzak'ın çok sağlam müzik yaptığı kesin fakat ben Lalalar projesini çok daha büyük bir iştahla takip ediyorum. Afiyetler olmalı...

Bu süreç içerisinde elbette atladığım, kulağıma ilişmeyen işler de olmuştur. Belki bu yazının part2'sini yazmaya niyetlenirsem onlara da yer vermeye çalışacağım. Genel gözlemlerim şarkı sözü yazımının daha kısa cümlelere ihtiyacının olduğu ve biraz daha iddia, enerji, heyecan! Bazen iki gitarla yapılan ev işi albümlerini eleştirmek yersiz geliyor, ne bileyim saçma bir karşılaştırma olsa bile Yaşar Kurt'un da döktürdüğü hatta öttürdüğü ilk albümü Sokak Şarkıları'nın da tek gitarla kaydedilen bir albüm olduğunu hatırlıyorum ve aklım oradaki dev hissiyata kayıyor. Ayrıca şarkıcı performansları çok düşük geliyor bana. Hikaye anlatıcılığı şarkıcılığı öldürmemeli ki bunun en leziz örneği de bu üçüncü dalga akımın belki de ilk filizlenmelerini atan Yasemin Mori bence. 

Yine de çeşitlilik, değişik sesler&nefesler bizi daha güçlü kılacaktır.

Keep on dancing!