22 Nisan 2015 Çarşamba

Türk Alternatifinin Kaderi

Sıkıntılı bir başlık ve giriş yaptığımın farkındayım. 'Alternatif' mi ? Neyin alternatifi ? Ana akım kanallarda, listelerde, programlarda pek bahsi geçmeyen işlere/müzisyenlere alternatif yapıştırması yapmak epey kolay ama bu kültürün dışında kalanları bir havuza toplamak adına güzel bir kaçış diyebilirim. Kitlesini yeni yeni bulan ve memlekette değerlenen bir müzik türü diyebiliriz bu ' alternatifçiler ' için. Aslında çetrefilli bir mevzu. Değer görmek de ne demek ? Yani, konserleri dolmaya başlıyor, sosyal paylaşım ağlarında konuşuluyorlar, yeraltından çıkıyorlar bundan bahsediyorum. Bu kabuktan çıkma sürecini başlatan - belki de hızlandıran - mecra kesinlikle internet ve sosyal ağlar. Bu şeytan mı melek mi olduğuna bir türlü kanaat getiremediğimiz internet esasında gerçekten çok mucizevi bir platform. Yap şarkını sür internete, elbet ulaşacaktır birine. Ulaştığında beğenilirse paylaşılır, yoruma da açık olur. Bulunduğun şehirde prova stüdyosu bile yokken sen konser vermeyi beklemezsin dinleyiciden reaksiyon alabilmek için. Belki zaman gereklidir çok kişiye ulaşabilmek için ama 'müzik kanalı' aracılığı ile şarkının hit olmasını beklemekten daha uzun bi süre gerektirmez bu. Şimdi ne oldu; bu alternatifler pıt pıt su yüzüne çıkar oldu. Artık X bir prodüktörün onları keşfetmelerine, popstarlara falan gerek kalmadı. Müziğini yapıyorsun yoruma bırakıyorsun. Bir anlamda daha sakat bir anlayış var. Eskiden elden ele ulaşırdı bu alternatiflerin yaptıkları işler. Sayıca daha azlardı. Bu yüzden yaptıkları işleri sindirmek, yorumlamak ve tadını almak konusunda dinleyicinin bir acelesi yoktu. Şimdi ise durum farklı. Her gün yeni bir grup/şarkıcı bu yoldan müziğini yorumlara açıyor, şansını deniyor, kozadan fırlamak istiyor fakat bu sefer de dinleyicinin sabırsızlığı ve' tüketim algısı' devreye giriyor. Tüketmeye aşinalaşan dinleyici şarkının A'sının nakaratı bittikten sonra kararını veriyor ve hoşuna gitmediyse asla şarkının B kısmına geçmiyor ve kafasında yapılan işi/şarkıcıyı/grubu kodluyor. Bir daha onun kalbine ve kulağına girmek biraz uğraş gerektiriyor. Bu acele niye ? Çünkü yetişmesi gerekiyor. Diğer gruplara, diğer müziklere, diğer filmlere, hep bir diğerine. Tam bir ' Çok olmak derken hiç olmak ' durumu aslında. Yazıyı, sıkça müzik dinleyen, dikkatimi çeken işlerin sosyal medyadaki algısını ve izlerini takip etmekle uğraşan biri olarak ele alıyorum. Rahatsızlığım tam da buraları takip ederken başlıyor. Bazen uyanamadığım mevzulara uyanıyorum bazen de dinleyici olarak bizlerin olaya bakış açımızdaki sakat kısımlara birebir tanıklık ediyorum. Belki örneklerle açıklamaya çalışsam daha iyi anlatabilirim.

   Bir kere şu kadın vokallere 'Björk' yaftacılığı yapmaktan ne zaman vazgeçeceğiz bilmiyorum. Björk bir müzik dehası olabilir - tartışılır- fakat deneysel müzik kendisinin tekelinde değil. 3-5 dansçının arkada şarkıdan bağımsız olarak fink attığı üstü açık power türk kliplerinden çekmiyorsanız, e birazda rengarenk, 'alternatif' bir stiliniz varsa, biraz değişik bir şeyler yapmak istiyorsanız hele ki vokal tarzınızda björkü andıran etkiler varsa vay halinize! Yıllarca Özlem Tekin, Nil Karaibrahimgil, Yasemin Mori gibi şarkıcıları Sahte Björk olmakla itham ettiler. Halbuki esinlenmek, beslenmek üreten kimseler için çok gerekli. Bu isimler belki gerçekten Türkiye'nin Björk'ü olmak için çabalıyorlar bilemiyorum neler hissettiklerini fakat anında yargılamaktansa biraz daha geri plandan bakıp ' ya aslında öyle olmayabilir de ' demek daha optimist bir yaklaşım olmaz mı ? Olayın birebir içinde olmamama rağmen duyduklarımız, gözlemlediklerimiz bu ana akımdan kopuk kitlenin bir şeyler üretirken değil belki ama ürettiklerini paylaşırken ki yaşadığı kısıtlamalardan, zorluklardan az çok haberdarız( öyle zannediyorum). Böyle sınırlanmış bir müzik ortamında belki de bu 'alternatifleri' destek ve teşviklememiz gerekirken biz kolayına kaçıyoruz. Birleştirmek, arka çıkmak zorken yıkmayı tercih ediyoruz her seferinde. Keza Ceylan Ertem... Yıllardır ne solculuğu kaldı, ne marjinalliği. Björk olayından kendisi de nasibini almıştı zannediyorum :) Her sakallıyı dedeniz her değişiği Björk sanmayın artık yeter...

   Bu alternatiflerin kaderi henüz yolun başındayken bir grubu/şarkıcıyı taklit ettikleri etiketleriyle kalmıyor; üstüne bir de 'dün ki bok' olarak görülüp, eleştirme/yargılama hakları elinden alınıyor. Son günlerin 'biraz' konuşulan mevzusu ' Gaye Su Akyol'un (GSA) Quenn eleştirisi 'hakkında yazılanları okurken dikkatime çarptı bu konu. Bir işi eleştirmek için o işin seviyesinde olma şartı olayını hiçbir zaman algılayamamışımdır. ' Daha iyisini sen yap o zaman' cılar gelişmede sadece birer takoz görevi görmekle birlikte en doğal hak olan eleştirme hakkını kimselere bırakmamakta ısrarcılar. Aksine aklı başında bir şekilde izahı yapılmış bir eleştiriye zannediyorum ki üreten herkesin kapısı açık. Bu insanlar kendi duygu dünyalarını yansıtıyor çalışmalarına. Yoruma açık şeyler çoğunlukla. Bazen eksikler, aksaklıklar olabiliyor. Eleştirinin misyonu burada devreye giriyor. Bahsi geçen olayda GSA, Quenn'in müziğini rock'n roll ruhuyla bağdaştıramıyor ve konuyla ilgili insanların arasında birden kıyamet kopuyor. Yapılan eleştiri hiç de aykırı durmuyor. Ayrıca kişisel zevk ve beğenilerin olaya çok dozunda dahil olması da samimiyeti artırıyor. GSA'nın Quenn'i eleştirmek için ' Show Must Go On' , ' Bohemian Rhapsody' gibi hitler çıkarması gerekmiyor. GSA'nın eleştirisine siz de karşıt eleştirel bir tavır geliştirebilirsiniz elbette fakat bunu ' ya daha dün ki bok, moda rockçısı senin ne haddine ' seviyesine indirmekle karşı tarafı kendinize dinletemezsiniz. Bugün GSA da rock'n rollluğuyla ün yapsa onun da tiyatral halini ve tavrını eleştirebiliriz galiba!

  Alternatif sektördeki grupların isimleri bile bugün tartışma konusu haline gelebiliyor. Biçimde ne kadar takılmışız yahu öze inemiyoruz. Benim de pek kafaya gitmeyen daha doğrusu kulağıma estetik tınlamayan bu grup isimleri ( Yüzyüzeyken Konuşuruz, Büyük Ev Ablukada, Yok Öyle Kararlı Şeyler, Son Feci Bisiklet vb. ) birilerine dert olmuş durumda. Yahu kardeşim tamam eleştirecek bir şey bulmak istiyorsan gitaristin kullandığı penaya bile takabilirsin ama bu kadar şekilci olmayın gözünüzü seveyim. Bi müziği dinleyin, kulağınız ısırıyor mu ısırmıyor mu ? Ne anlatıyor bu adamlar ? Nasıl birden palazlandılar ? Bunları bi düşünün. Öbür türlüsü çok fazla ' Aman canım bugün birine sataşmak istedi hımm şu tiplere bir sarayım ' gibi duruyor dışarıdan.

   Velhasıl kelam bu alternatiflerin kadersizliği bitmez bu topraklarda, Ne yapsalar yaranamazlar, halktan kopuk olmakla itham edilirler, Cihangir Solculuğu ile yaftalanırlar falan filan ama genel titreşimlere baktığınızda müziklerine dair çok az eleştiri görürsünüz. Riyakarlık diz boyu! Fena...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder