Sıla’ya dair en son yazım 2016’da çıkardığı Mürekkep albümüyle ilgiliydi. Sözlerin çok ağdalı olduğunu, Türkçe Pop dinleyicisini zorlayacağını ama Sıla’nın vokal performansının daha üst düzey olduğunu belirtmişim. Nitekim o albüm, döneminde yaşanan bazı talihsiz olayların akabinde biraz güme gitti gibi gelir hep bana. Sıla bir dönem konserleri yasaklanan “ istenmeyen kadın “ ilan edilmişti. Ülkede çoğu şeyde olduğu gibi bunun da sabun köpüğü bir dönem olduğunun bilincindeydim. Hele ki menemende bile kutuplaşan memleket insanının Sıla gibi güçlü bir figürü kenar süsü gibi bırakmayacağına emindim. Öyle de oldu. Sıla o dönemden -bize göre- kolay toparlandı ve akabinde bitmek bilmeyecek özel hayat sansasyonları geldi. Büyü de oralarda bir yerlerde bozuldu, malumun ilanı. Sıla o dönemlerden beri şarkılarıyla değil yaşadıklarıyla ön planda bir figür. Tam da sektörün ve trendlerin kabuk değiştirdiği bir dönem aynı zamanda. Türkçe rap/trap/hip&hop müziğin yükselişe geçtiği, şarkı sürelerinin kısaldığı, akustik müziğin yerini elektronik zımbırtıların ve auto tune’un hakim olduğu esir günlerden geçiyoruz. Sıla, bu araları tekliler, EP’ler ve coverlarla geçirdi. Müziğinin omurgalarından Efe Bahadır ile sahnede yollarını ayırdı. Pandemiler araya girdi derken yeni bir albümle daha kor ateşi harlamaya çalışıyor Sıla!
Öncelikle sonunda söyleyeceklerimi başında söylemek isterim.
Bu keko rap dalgasından çok fena illet geldiği için, solo albümlerini
beğendiğim ve takip ettiğim birinden 10+ şarkının yer aldığı, akustik soundlu
bir albüm duymak açıkçası iyi geldi. Bu bakış açım kimilerine “boomer” gelebilir
fakat ben performans müziğinin içinde harman olmuş ve teri o sahalarda
kavrulmuş müzisyenlerin etrafında dolaşmayı tercih ettim hep şimdiye kadar. Tadı
aldığınızda bırakması zor.
Şarkıcı isimli bu albümün detaylarına girdiğimizde işin
rengi elbette değişiyor. Nostaljik yönümüzü yemlemesiyle avantajlı başladığı
yarışa maalesef artık nasır tutmuş bazı “ şarkıcı “ özellikleri yüzünden full
performans devam edemiyor. Sıla’nın Barbie değil harbiyim hallerini zaten
biliyoruz. Fakat bu bıçkın ve melankolik hikaye anlatıcısı rolünden ve sürekli
feleğin sillesinden dinlediğimiz nasihatlerden feci şekilde gına gelmiş
vaziyette. Sıla birebir olarak tanıştığım biri ve röportajlarından, katıldığı
programlardan belli ki şarkılarında yaşadığı hayatı anlatıyor, başka birini
canlandırmıyor. Dolayısıyla artık üslubunu eleştirmek bir yerden sonra anlamsızlaşmaya
başlıyor. Bu şarkıcının üslubu bu, kabul et, işine gelirse! Hepimiz hayatta iyiyi
de kötüyü de yaşıyor ve yaşatıyoruz. Şarkıcı albümünü dinlediğimde, bestelerin
son dönemlerde yapıldığını varsayarak, Sıla’nın halet-i ruhiyesinde yeni hiçbir
şey olmamış gibi hissediyorum. Halbuki değişiriz, dönüşürüz, özümüz bakidir ama
günümüz dönelip durur. Benim dışarıdan gözlemim bu değişim, işe yansımamış. Buna
neden değindim, bu albümü 2016 yılına koy o dönemki Sıla şarkıları hissiyatını
veriyor. Yakalanmak istenen belki de o eski rüzgardır, bilemiyorum.
Bu koca albümden sadece 2 şarkıyı çok beğendim: Ansızın
ve Suskun.
Kalksın Uyuyanlar, Velhasıl ve Sek diğer beğendiklerim.
Sezen Aksu ismi arkasına saklanan Sen Ağla tavır olarak hiç beğenmediğim, beste
olarak da başarısız bulduğum albümün en zayıf işi bence. Arz’da ise şarkı
nakaratta patlayamıyor, vokal melodileri tekdüze kalmış, bir sıkıntı var bu
şarkının düzenlemesinde. Keza yine yükselemediklerim arasında Metelik, Mektup,
Öpücük ve Kurabiye de var. Altango, Efe Bahadır işbirliğinden ortaya çıkan ve
Sıla’dan neredeyse her albümüne bir tane kondurduğu tatta bir şarkı. Yemyeşil
ve Başgan da öyle arada sallananlardan, bir yükselip bir alçalıyorum.
Bir önceki albüm için söylediğim zor sözler ve üst düzey
vokal performansı eleştirisi bu albümde tersine dönmüş durumda. Sıla’dan alışık
olduğumuz şöyle hançere saplanan bir şarkıcılık performansı bulamadım bu
albümde fakat sözler çok sakız, slogan. Bir önceki albümdeki formülü tercih
edenlerdenim 😊 Sıla özellikle yaylıların cirit attığı
düzenlemelerde güçlü vokal performansıyla çok akılda kalıcı işler çıkartabilen
bir şarkıcı. Albüm öncesi yayınladığı coverlardan biri olan Rüyanda Görsen
İnanma’da buna şahit olmuştuk bir kez daha. Hazır bu albüm öncesindeki tekliler
dünyasına girmişken onlara da değinelim kısaca. Ben hiçbir zaman Muhbir’ci olmayanlardanım.
Zorlama bir şarkı olduğunu düşünüyorum, duygusu bana geçmiyor. Yalın ile düet
yaptıkları şarkı ise daha da itiyor beni. Çok vıcık vıcık gelmişti hala da öyle.
EP dönemindeki Karanfil’i ilk dinlediğimde askerdeydim ve “ Sıla nihayet
çemberin biraz dışına çıkmış kesin farklı birilerinin parmağı var bu işte “
demiştim ve yanılmamıştım. Pandemi döneminde sessiz sedasız yayınlanan “ İnandım
“ benim Sıla’nın ilk 10’una çok rahatlıkla alacağım, anasının ak sütü kadar
helal bir işti. Demiştim yukarılarda, yaylı düzenlemeler Sıla ile anahtar-kilit
uyumu sergiliyor bana göre.
Şarkıcı albümünün Sıla’nın kariyerinde önemli bir yere sahip
olacağını düşünmüyorum. Filler boyutuna indirgemek istemem fakat 15 yıllık Sıla
kariyerinin kötü bir kopyası gibi tınladığını söylemeden geçemem. Düzenlemelerin
çoğunda Gürsel Çelik imzası var, aslında daha da uçulabilirmiş çünkü Gürsel
Çelik’in müzikal vizyonu buna çok müsait ama bu ikiliyi alıkoyan bir şeyler
olmuş.
6/10
Albümün yıldızları: Ansızın, Suskun
Mutlaka dinleyin: Sek, Velhasıl, Kalksın Uyuyanlar
Albümün en zayıf halkası: Sen Ağla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder